Fizyoterapi ve rehabilitasyon alanında çıktığımız yolculukta öğrenilecek ne kadar çok şey olduğuna şaşırmaktayız. Anatomi ve sinir bilimi hakkında kapsamlı bilgiye sahip olmalı, fizyoloji ve patofizyolojinin inceliklerini kavramalı, insan hareketi ve biyomekaniğini çözmeli, hastaların fiziksel bulgularının yanında duygusal, sosyal, mesleki ve ruhsal yönleri olduğunun farkında olmalı ve sağlık sisteminin bir üyesi olmayı bilmeliyiz. Dolayısıyla bu kapsam her ne kadar ürkütücü gelse de hastalarımıza ve mesleğimize karşı sorumluluklarımız hem bilgi hem de beceri açısından çok donanımlı olmayı gerektirir.
Fizyoterapi ve rehabilitasyon alanı gelişmeye devam eden bir evrim sürecindedir. Fizyoterapistler bireyselleştirilmiş tanıya ilişkin değerlendirmeler, hasta eğitimi, terapatik egzersiz, yardımcı cihazlar gibi sayısız bileşeni kullanarak giderek karmaşıklaşan hastaları anlamaya ve onlara yardımcı olmaya çalışmaktadır. Sorumluluğumuz altındaki her hasta bizden en iyisini beklemektedir. Bu nedenle onlara her zaman elimizden gelenin en iyisini vermenin bir yolunu bulmaya çalışırız. Komplikasyonları önleme, hastanede kalış süresini azaltma, risk faktörleri eğitimi ile hastalıkları önleme, işlevselliği artırma, katılımı sağlama, yaşam kalitesini iyileştirme gibi pek çok başlıkta bilimsel kanıtlara dayanarak hareket ederiz.
Günümüz bilgi çağında fizyoterapi ve rehabilitasyon eğitimi dünyada meydana gelen hızlı değişimlerin getirdiği zorluklara yanıt olarak sürekli gelişmeyi gerektirir. Fizyoterapi ve rehabilitasyon eğitimi veren yükseköğretim kurumları bu gelişmelere karşı yeni eğitim stratejileri ve klinik uygulama planlamaları ile önlem almalıdır. Günümüz fizyoterapi ve rehabilitasyon eğitiminin en önemli misyonlarından birinin yetiştirilmekte olan öğrencinin karmaşıklaşan hasta tedavi süreçlerini yönetmesi olduğu düşünüldüğünde, öğrencinin etkili düşünme, anlama, problem çözme, sorgulama, araştırma, karar verme ve mesleki sorumluluklarını yerine getirebilme becerileri üzerinde önemle durulması gerekmektedir. Klinik eğitim, sağlık eğitiminin önemli bir parçasıdır. Klinik deneyim sırasında teori pratiğe dönüşür ve öğrenciler mesleğin bilgi, beceri, tutum, değer ve felsefelerini birleştirmeyi ve bütünleştirmeyi öğrenir. Bu nedenle klinik eğitim, sağlık profesyonellerinin gelişimi ve kaliteli hasta tedavisi için önemlidir.
Bu görüşler doğrultusunda mesleki bilgi ve beceriyi artırmak, klinik eğitime katkı sağlamak amacıyla bir olgu örneği üzerinden fizyoterapi ve rehabilitasyonda kullanılan değerlendirme ve tedavi modelleri hakkında bir kitap fikri ile yola çıktım. Kitap başlangıçta fizyoterapi ve rehabilitasyon öğrencilerini hedeflerken, olgu temelli bir yaklaşımla günlük klinik sorunlardan, daha az yaygın, zorlu durumlara kadar geniş yelpazede bir bakış açısına sahip olması nedeniyle klinisyenlerinde baş vurabileceği bir kitaba dönüştü. Bu kitapta Nöroloji, Ortopedi, Pediatri, Kardiyopulmoner, Romotoloji, Onkoloji ve Fizyoterapide Özel Konular alanlarında seçilen temel olgu çözümlemeleri ile, her olgu çözümlemesinin sonunda klinik tecrübeler paylaşıldı.
Bu yolculukta klinik deneyimlerine çok değer verdiğim, emeği geçen Prof. Dr. Banu Bayar, Prof. Dr. Deran Oskay, Doç. Dr. Gürsoy Coşkun, Prof. Dr. Hayri Baran Yosmaoğlu, Prof. Dr. İlke Keser, Dr. Öğr. Üyesi Meltem KOÇ, Prof. Dr. Muhammed Kılınç, Prof. Dr. Naciye Vardar Yağlı, Prof. Dr. Tülay Tarsuslu, Prof. Dr. Zafer Erden’e şükranlarımı ve sevgilerimi sunarım. İnanın onların desteği olmasaydı bu yolculuk tamamlanamazdı.
Bilgiye sahip olarak doğmuyoruz, öğretmeyi seviyor ve öğrenmeye çalışıyoruz.
Saygılarımla