SUNUM
Bazı açılardan 2018 yılında yayınlanan "Düşünmeye Çağrı” adlı kitabımın devamı niteliğindeki bu kitap özelde tasavvuf, genel de semavi dinlerle Hint dinleri arasındaki benzerlikleri ortaya koymak için hazırlanmıştır. Ancak tarih, felsefe, teoloji alanında her aranılan bulunacağı bir kitap olduğu söylenemez. Bununla birlikte konuya yönelik olarak bunların hepsini içermesine uğraşılan bir çalışmadır ve böyle değerlendirilmelidir.
Kitap hazırlanırken "Özgür Düşünce”, "Kutsala Saygı” ve "Eleştirel Düşünme” üçlemesi esas alınmıştır.
Düşünmek için yalnızca bilgi sahibi olmak yeterli değildir. Düşünmeden okumak yalnızca kişinin kendi düşünceleri yerine, başka bir kişinin düşüncelerini koymaktan başka bir şey değildir. Değişik kafalardan çıkan düşüncelerden hiçbiri kendiliğinden bir düşünce, bilgi, anlayış birliğine ulaşamaz; yabancı düşüncelerle tıka basa dolan zihin sonuçta çözülüp dağılır. Bu nedenle çok okumaya değil, çok düşünmeye öncelik verilmelidir. Ancak düşünme başkalarını sunduğu kalıplar içinde kalmamalı, özgür olmalıdır. İnsanın kendini kuşatan sınırlardan kaçması, onun özgürce davrandığını göstermez. Özgürlük "bir şeyden kaçarak değil, bir şeye yönelerek özgür olma” anlamına gelir. Özgürlük kişisel, çevresel ya da kültürel sınırları hiçe sayarak; onları tepkici bir yaklaşımla yıkarak aşmayı değil, olumlu bir yaklaşımla davranış alanını genişletmeyi ifade eder.
Her insan bir değerdir. İnsana özgü bir kavram olan değer; söz ve davranışların doğru-yanlış, iyi-kötü, güzel-çirkin şeklinde tanımlanmasını sağlayan temel ölçüttür. Bir toplumda benimsenmiş ve yaşatılmakta olan her türlü duyuş, düşünüş, davranış, kural bir değerdir. Değerlerin toplamı kültürü oluşturur. Ancak her insanın içinde yaşadığı evreni anlamlandırabilmesi bir değer ya da anlam dünyası içinde bulunmasını gerekir. İnsan hangi dünya görüşüne yönelirse yönelsin bir değer varlığıdır. İnsana değer vermek, onun kutsalına saygı göstermeyi gerektirir. Düşüncede özgürlük demek, başkalarının kutsalına hakareti doğru ve haklı bulmak değildir. Kutsallığı kabul edilmiş her şeye saygılı davranmak, insanca ve ahlaki bir yaklaşımdır. Ayrıca başkalarının kutsalına saygı göstermemek, kendi kutsalını da tartışmaya açmak ve ona duyulacak saygıyı da zedelemek anlamına gelir.
Eleştirel düşünme, bireyin ne yapacağına ve neye inanacağına karar vermesi için çözümleyici ve değerlendirmeye yönelik olarak yargıda bulunması; bu yargıları ifade etmesidir. Eleştirel düşünme ön yargılı, taraflı, tek yönlü ve yıkıcı bir düşünme biçimi; kusur bulma çabası; aşağılama ya da ötekileştirme; her şeyden süphe etmek, her şeyi reddetmek, her şeye karşı çıkmak değildir. Dileğim bu kitabı eleştirel düşünme ilkeleri ile okumanız; yazılan her şeyi kabul etmeyip araştırmanız; ön yargılarla her şeyi reddetmemeniz; farklı görüşlerin de bize yol gösterebileceğini unutmamanızdır.
Edep her konuda neler yapabileceğini, gücünün ve yeteneğinin nelere yetebileceğini bilerek onun ötesine geçmemek; sınırı bilmek, ölçülü davranmaktır. Halen yaşamakta olan "Edep Yâ Hû” sözü edebe davet; aynı zamanda bir uyarıdır. "O’nu bilen, O’nun edebini bilir”, diğer bir deyişle "Ey kardeşim! Edeple karşılık ver; edebi senden öğrensinler” denilmek istenir. Kitaptaki yorumlarda buna uyulmaya çalışılmıştır.
Hepimiz insanız ve mükemmel değiliz. Amacım öğrenebildiklerimi sizinle paylaşmak, gelecek kuşakların çalışmalarına ışık tutmak; onlara günümüzde seslenmek olmuştur. Böyle yapmaya çalışırken bilmeden sınırımı aştığım konular, eksikliklerim ve yanılmalarım mutlaka olmuştur. Okuyucuların bunları hoşgörüp, düzeltilmeleri için bana ve benden sonrakilere yardımcı olacaklarını umut ediyorum. Atalarımızın dediği gibi "İlmin ve olgunluğun en yüksek derecesi hoşgörüdür.”
Prof. Dr. Murat Yurdakök